Zeynep Candan Aktaş

CAYMA HAKKI ÜZERİNE SORULAR

10/08/2017

Bireysel emeklilik sisteminin üçüncü fazı* sayılabilecek olan ‘otomatik katılım’ sistemi yılbaşında yürürlüğe girdiğinde sistemden beklentiler çok yüksekti. Pilot çalışmalarda cayma oranları %1’e bile ulaşmıyordu. Pilot uygulamaya Bursa, İstanbul ve Tekirdağ illerinden 7 işveren ve 604 çalışan katılmıştı. Bu 7 işverende çalışan 604 kişiden sadece 4’ü cayma hakkını kullanarak sistemden ayrılmayı tercih etmişti. Hükümet yetkililerine cesaret veren pilot çalışmaların ardından çalışmalar hızlandırıldı ve ‘otomatik katılım’ sistemi uygulamaya konuldu.

İlk olarak 1 Ocak 2017 tarihinde olarak 1,000 ve üzeri çalışana sahip olan işyerleri ‘otomatik katılım’ kapsamında sisteme dahil edildi. 1 Nisan 2017 tarihinden itibaren çalışan sayısı 250-1000 aralığında olan işyerleri sisteme girdi. Çalışan sayısı 100-250 aralığında olanlar da 1 Temmuz 2017’den itibaren ‘otomatik katılım’ kapsamına alındı. Ancak yılbaşından beri sisteme alınan 6,3 milyon çalışanın 2,6 milyonu sistemde kaldı. Cayma oranı beklenenden çok çok yüksek gerçekleşti.

Gönüllü BES 2013’ten bu yana (28/7/2017 tarihine kadar) 6,821,636 kişiye ulaştı. Gönüllü BES’e ilgi gösteren katılımcılar neden ‘otomatik katılım’da çekimser kalıyor, cayma hakkını kullanarak sistemden çıkıyorlar? Gönüllü BES’te de %25 devlet katkısı var. Otomatik katılımda da. Hatta ‘otomatik katılım’da çok daha fazlası var. %25 Devlet katkısının üzerine 1,000 TL’lik ek devlet katkısı, emeklilik hakkını kullanırken en az 10 yıllık ‘Yıllık Gelir Sigortası’ seçeneğini tercih edenlere birikimler üzerinden extra %5 daha devlet katkısı daha var. Neden çalışanlar sistemde kalmak istemiyor? Neden?

Şimdi şöyle bir akıl yürütelim, Gönüllü BES uygulamasını katılımcılar kendileri tercih edip giriyorlar. Acaba ‘otomatik katılım’da sistemin başlangıçta tüm çalışanlar için zorunlu olması katılımcıları korkutuyor olabilir mi? Malum bu ülke çalışanları ‘zorunlu tasarruf’ uygulamasını da, ‘Konut Edindirme Yardımı Fonunu’ da gördü. Buradaki soru işaretleri nasıl giderilebilir? Biriken fonların yönetim ve tasarrufunun çalışanın kendi insiyatifinde olduğunu nasıl anlatmalı?

İkinci olarak çalışanlar ‘otomatik katılım’ sistemi ile bilmedikleri bir alanda ‘sermaye piyasalarında’ yatırım yapacaklar. Acaba sistemi araştırmak ve öğrenmek yerine kestirme yolu tercih ederek, sistemden kaçıyorlar mı? Sistemi çalışanlara tanıtmak için neler yapılabilir? Her bir çalışana kitapçıklar, broşürler, eğitici videolar belki de seminerler vermek mümkün olabilir mi?

Üçüncüsü ise çalışanların işyerinden ayrılması durumunda, sistemden elde edeceklerini umdukları kazanımların (devlet katkıları gibi) kaybedilmesi olasılığı sistemin cazibesini azaltıyor olabilir mi? Öyle ya, çalışan işinden ayrıldığında devlet katkılarını ancak ‘hakediş sürelerine’ uygun şekilde alabilir. Bu ortamda işinin ne kadar süreceğini bilmeyen biri için devlet katkılarının cazibesi ortadan kalkmaz mı? Diğer taraftan işinden ayrılan çalışan, eğer dışarıdan ödemeye devam etmeyecekse, (çalışmayan birinin dışarıdan sisteme ödeme yapabilmesi çok zor) devlet katkılarını ‘hakedebilmesi’ için gerekli olan sisteme giriş tarihini de kaybetmiş olur. Her yeni iş, yeni bir ‘otomatik katılım sözleşmesi’ anlamına gelecekse, devlet katkıları teşvik olmaktan çıkmaz mı? Acaba çalışanlar için ilk defa sisteme girişte yaptıkları sözleşme, işten ayrılsalar bile güncel tutulamaz mı? Hakediş süreleri de sisteme giriş tarihi değil, sistemde birikim yaptıkları zaman süresi baz alınarak hesaplanamaz mı?

Daha yolun başında olan bir sektör sözkonusu. Sistemin gelişmesi, sistemdeki çalışan sayısı ve birikim tutarının artması hem kamunun tasarruf açığını dengeleyecek, hem çalışanların geleceklerini garanti altına alacak hem de sektörün büyüyüp gelişmesine fayda sağlayacaktır.

*Birinci faz 2003 tarihli BES başlangıcı, İkinci faz 2013 tarihli %25 devlet katkısı uygulaması olarak kabul edilebilir.